12 Ağustos 2017 Cumartesi

Zeugma




























Ne Düşünmüştüm?

Antik Anadolu Serisi'nin bir parçası olarak
Zeugma;

Genel olarak
"Çingene Kız" olarak da bilinen eser MÖ 300'de Gaziantep'in Nizip ilçesinde bulundu. Bulunduğu kenti Romalılar inşa etmiş ve zamanla bir çok medeniyet tarafından el değilmiş bir şehir burası.
Bazı eserlerin üzerine katacak çok bir şey bulamıyorum. O kadar Anadolu'nun logosu haline gelmiş ki
Zeugma, fesinin içine, yine Anadolu deyince ilk akla gelen şeyi, yani bir buğday tarlasını çizebildim.

9 Ağustos 2017 Çarşamba

Göbeklitepe






























Ne Düşünmüştüm?

Antik Anadolu Serisi'nin bir parçası olarak Göbeklitepe;

Bilinen en eski yapı İngiltere'deki Stonehenge MÖ 3.000. Tabii O zaman Türkiye'de olan Göbeklitepe'den (MÖ 10.000) kimsenin haberleri yoktu. Burada üstünde durmak istediğim şey kültürlerarası bir sidik yarışı değil! 

Buradaki mesele: Göbeklitepe'nin uygarlık tarihini kronolojik olarak değiştirmiş olması.
Bildiğiniz üzere insanlar ilk önce avcı-toplayıcı olmuş sonra tarımın keşfiyle yerleşik topluma geçmişlerdir. En nihayetinde yerleşik hayatla birlikte din kavramı ortaya çıkmış ve tapınaklar inşa edilmiştir.

Hah, işte o öyle değilmiş. Buradaki matematik önce yerleşik hayat sonra dindi ama Göbeklitepe'nin bulunmasıyla anlaşılıyor ki bunu inşa edenler yerleşik hayata geçmemiş. Hala avcı-toplayıcı bir toplum olmalarına rağmen Göbeklitepe'yi inşa etmişler. Üstüne üstlük geçici olarak bir de şantiye de kurup küçükte bir tarım alanıyla işçilerin karınını doyurmuşlar ve bu zannedildiği gibi MÖ 3.000'de değil, ondan tam 7.000 yıl önce MÖ 10.000'de yapılmış.

Peki kim bu Şanlı Urfalılar? 


Konuyla çok ilgili değilim ama akıl yürütüyorum. 
Şanlıurfa'nın eski bir Ermeni şehri olduğunu biliyorum. Tabii Ermeni'lerin MÖ 1000'de orada olma ihtimalleri nedir onu bilemem. Ama Ermenilerin sanatta ve taş oymacılığında bayağı iyi oldukları bilindik bir gerçek. Belki de bu bizim Urfalılar, eski dostumuz yeni "düşmanımız" olan Ermeniler olabilir. 

Belki öyledir, belki de hiç alakası bile yok. Buraya yazıyorum sadece. Yazmamım sebebi de bir gün öyle çıkarsa ben demiştim diye hava atmak. :)


Şimdi bunu okuyan "milliyetçi" arkadaşların ayranları kabarabilir ama bu konuda onlara iki çift lafım var: Abi! 2071'de Anadolu’ya gelişimizin 1000. yılı olacak. Hala kendinizi misafir gibi hissedip ezikleniyorsanız Alparslan size daha ne etsin yahu!


Modern Ortadoğu Masalları


Modern Ortadoğu Masalları / Modern Stories of Middle East
Mini Çizgi Roman





5 Ağustos 2017 Cumartesi

Hititler









































Ne Düşünmüştüm


Antik Anadolu Serisi'nin bir parçası olarak Hititler;

Hititler ya da diğer bir ismi ile Etiler. Başkenti Hattuşaş (Çorum) olan Anadolu'daki en mistik ve havalı uygarlık. Dil ailesi Hint - Avrupa olduğu için Hititlerin bir Türk kavmi olmadıklarını söylemek mümkün. Ama bulundukları coğrafyayı ve siyasi sınırları göz önüne alınca biraz zorlasak Misak-ı Millî’ye dahil edilebilir aslında.

Genel olarak Türk insanın Hititleri sevmesinin ve iyi tanımasının sebebi ETİ Markasının bisküvileri (Eti Negro, Eti Cin, Eti finger, Eti petit, Eti Kremalı, Eti Yulaflı, ) olabilir.

Tabii bunu çizerken bisküvileri düşünmemiştim o ayrı...

1 Ağustos 2017 Salı

Nemrut





























Ne düşünmüştüm?

" Tabii bizim Antiochos Theos ne tanrıdır ne de doğunun ve batının hükümdarı. Sadece bulunduğu bölgenin tiranıdır o kadar. "


Antik Anadolu Serisi'nin bir parçası olarak Nemrut;

Aslında Nemrut harabelerini çizerken çok iştahım kabardı diyemem. Tipik bir kral olan Kommagene kralı Antiochos Theos'un mezarı Nemrut. İçinde Pers, Yunan tanrılarının ve kendi heykelinin bulunduğu bir anıt mezar.

Antiochos Theos da dahil o dönemlerde bütün krallar bulundukları küçük bölgeden çıkmadan, kendilerini doğunun ve batının efendisi görme eğilimindeydiler. Tabii bizim Antiochos Theos ne tanrıdır ne de doğunun ve batının hükümdarı. Sadece bulunduğu bölgenin tiranıdır o kadar.

Ayrıca bunların dışında bir de Nemrut mitolojisi var ki o da güçlü, avcı bir kraldan bahseder. Bazı kaynaklarda da ise İbrahim Peygamberi ateşe atan kişi olarak da karşımıza çıkar.

Not: Wikipedia kaynaklarının başına 0 koyarak girebilirsiniz.
bkz : https://tr.0wikipedia.org 

28 Temmuz 2017 Cuma

Uyuşturucu Yozlaştırır!









Ne Düşünmüştüm?
Son zamanlarda ülkem Türkiye'nin sokaklarında gördüğüm, güpegündüz insanların The Walking Dead gibi zoom olmuş vaziyette dolaşmaları bu çalışmayı yapmam için motivasyon kaynağı oldu.

#uyuşturucuyahayir #bağımlılığahayır #drugssuck #nodrugs





24 Temmuz 2017 Pazartesi

Kibele Anadolu Tanrıçası































Ne Düşünmüştüm?

"Bu topraklarda kadınlar bir zamanlar 
tanrıçaydı. Şimdi sadece kadın olmak için bile mücadele etmek zorundalar."


Tanrıların Anası Kibele ya da Kibele Anadolu Tanrıçası da diyebiliriz.
Bu topraklarda kadınlar bir zamanlar tanrıçaydı. Şimdi sadece kadın olmak için bile mücadele etmek zorundalar. Hatta bazen insan olmak için.

Antik Anadolu Serisi'nin bir parçası olan Kibele'yi çizerken aklımdaki en güçlü düşünce buydu.
Anadolu kadının M.S 2017'deki sosyokültürel durumunun içler acısı hali.

23 Temmuz 2017 Pazar

Emperyal Festival

Emperyal Festival
Emperyal Fesitval



































Ne Düşünmüştüm?
"Bir nesli yaratmak, bir neslin nasıl görmesi gerektiğini öğretmekle başlar."


Osmanlı İmparatorluğu'nun sosyolojisi üzerine bir çalışma. Aslında bütün totaliter devletler ve devletlerin negatif yansıması üzerine. Bir nesil yaratmak, bir neslin nasıl görmesi gerektiğini öğretmekle başlar. Tabii burada görmek kavramı, yaratılan bireyin dünyayı algılayışını temsil ediyor.

Yani yeni bir nesil yaratmak, devletin ya da rejimin kendini yeniden üretmesi için en önemli enstrümanlarından biridir.


17 Temmuz 2017 Pazartesi

Mülteci






































Ne Düşünmüştüm?

"Yine de çiçeğe, güzel günlere bir temenni olarak değil, güzel günler görmek adına bir direniş olarak bakıyorum."

Mültecileri. Evet, yaşadığımız zamanlar 2015-2016 dönemleriydi ve sürekli Akdenizde boğulan mültecilerin görüntülerini görüyordum ya da sınırlarda bekleyen, kendi ülkesinde mülteci kamplarına sığınan ve mülteci olanların haberlerini. Olay yeri Suriye, Irak, Afganistan...

Mültecileri, bulundukları topraklardan kopartılan bir ağaç gibi sembolize etmek istedim. Bu yüzden ayaklarından toprağa tutunmuş olarak çizdim. Ürkek ve umutsuzca bir sorgu lambasının altında bekliyor. Bu aynı zamanda işkenceyi de temsil ediyor. Bu lambanın bağlı olduğu şey ise bir darağacı.

Ama her şeye rağmen yine de bir umudun olduğunu düşündüğüm için hemen yanına, ona bakan bir çiçek resmettim. Guernica'nın aksine safi kötülüğün tam ortasında olmadığım içindir belki de o çiçeği çizdim. 

Yine de çiçeğe, güzel günlere bir temenni olarak değil, güzel günler görmek adına bir direniş olarak bakıyorum.

16 Temmuz 2017 Pazar

Laz'ların Komik Olmayan Hikayesi.










































Ne Düşünmüştüm?
"Laz'ların Komik Olmayan Hikayesi."

Şimdi size Laz'ların komik olmayan hikayesinden bahsedeyim.

1986 Cumartesi günü SSCB Çernobil kentinde bir nükleer santral "kaza" sonucu patladı. Şimdi
toplum üzerindeki duygusal travmalarından bahsetmek istemem. Zaten karadenizlilerin de olayın ciddiyetini anlamaları, Kazım Koyuncu'nun sert çıkışından sonra olmuştur. O yüzden Türk toplumu için duyarsızlık suçlaması yapamam. Ama burada devletin tavrı "Ya bir şey olmaz! bak ben içiyom çayı. Aksini söyleyen Kafirdir!" şeklinde olduğu için karadenizliler, annelerini, babalarını, evlatlarını ve hatta Kazım Koyuncu'yu kanserden toprağa vermek zorunda kaldılar.

Neyse, çalışmayı yaparken ne düşünmüştüm?
En üstte olan nükleer bacalar çay bardağı şeklinde. Burada karadenizde radyasyonlu çayın, karadenizli halkların üzerindeki olumsuz etkisini betimlemeye çalıştım.

Yine en üstte ki Sovyet yıldızı; totaliter bir yapının ya da totaliter her yapının çevre bilincinin ne kadar düşük olduğunu belirtiyor.


Gaz maskesinin içinden çıkan yılanlar, zehri ve oluşturdukları ahtapot formu,
radyasyonun yayılmacılığını temsil ediyor.


En altta topunu bırakıp merakla gökyüzüne bakan çocuk da karadeniz halklarını, çocuğun tek başına olmasıda karadenizlilerin yalnızlığını ve çaresizliğini temsil ediyor.

Velhasıl
Bunları düşündüm ve bunları çizdim. Ve bunları çizerken her karadenizli gibi kanser olma ihtimalimin yüksek olduğunu düşündüm. Sonra bu eserin bir ironi olabileceğini düşünerek gülümsedim ve Kazım Koyuncu'nun Ella Ella şarkısını dinleyerek tadını çıkartmaya karar verdim...




13 Temmuz 2017 Perşembe

Emre Kongar Bir Uzay Serüveni







































Ne Düşünmüştüm?
"Direnmenin Kitabını yazan adam." 

Emre Kongar'ın son yazdığı efsane kitap Demokrasi İçin Manifesto Diren.
Okuyunca anladım ki Emre Kongar sadece bir Sosyolog değil aynı zamanda bir 
uzay serüveni. Akademik kariyeri zaten tartışılmaz. Ünvanlar, devlet nişanları havada uçuşuyor.
Kitaplar zaten bir külliyat. E şimdi gel de bu adama hayran olma, gel de bu adamın
ilüstrasyonunu yapma.